13 Ağustos 2016 Cumartesi

Bağırsakta Yaşamak, Kâlpte Yaşamak



“Allah’ın izni (lâyık bulması) olmaksızın, hiç kimse için îman etme (imkânı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar” (Yûnus 100).

“Mü’min bir günah işlediği zaman kâlbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah’tan günahının affını dilerse, kâlbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devâm ederse, o siyahlık artar. “Hayır, onların işleyip kazandıkları şeyler kâlplerinin üzerine pas tutmuştur” (Mutaffifîn,14) âyetindeki “rân” budur.” (Tirmizî, Kitabu Tefsiri’l-Kur’ân, 75; İbn Mâce, Zühd, 29).

“Pislik içinde yaşamak” tâbiri sâdece, “pis ve leş gibi bir ortamda yaşamak” anlamına gelmez. Yaşama-tarzı İslâm’a göre değil ise, o kişi “şeytana göre” yaşıyor demektir ve şeytan-merkezli bir yaşam “pislik içinde olan bir yaşam”dır. Kişi Allah’ın emrettiği ve istediği gibi yaşıyorsa tertemiz yaşar ve hayâtını böyle devâm ettirir ve tertemiz olarak ölür. Sonunda da temizliğin zirvesi olan cennete girerek tertemiz hayâtına orada da devâm eder. Kendisi tertemiz, bulunduğu yer tertemiz ve yiyeceği-içeceği şeyler tertemizdir:

“Şüphesiz ebrâr olanlar, elbette nîmetler(le donatılmış cennetler) içindedirler” (İnfitâr 13).

Fakat Allah’a ve vahye aykırı bir hayat, pislik içinde yaşanan bir hayattır. Şeytan böyle yaşayanları bir pislikten başka bir pisliğe sürükler ve ömrünü bu şekilde sonlandıran kişi âhirette de pisliğin adresi olan cehenneme yuvarlanır. Pis bir ortamda, pis bir şekilde bulunur ve yiyeceği-içeceği bile pisliktir:

“Kızgın bir ateşe yollanırlar. Kaynar bir kaynaktan içirilirler. Onlar için (zehirli olan) dâri dikeninden başka bir yiyecek yoktur” (Ğaşiye 4-6).

Kan-hücreleri vücûdun her yerinde bulunurlar. Yâni bağırsakta da bulunurlar ve yaşarlar, beyinde ve kâlpte de. Bir şuurdan yoksun olan kan-hücreleri için bu durum önemsizdir. Fakat şuurlu olan bir kan-hücresi olsaydı, herhâlde bağırsakta değil de beyinde yada kâlpte yaşamak isterdi. Zîrâ pisliğin içinde yaşamanın bir ayrıcalığı yoktur ve zâten bağırsakta yaşayanlar, biraz sonra dışkının içinde, daha sonra ya fosseptik çukurunda yada kanalizasyonda yaşamaya mahkûmdurlar. İşte bunun gibi; Dünyâ’da Allah’a göre yaşayanlar kâlpte ve sonunda cennette; şeytana göre yaşayanlar ise bağırsakta ve sonunda da cehennemde yaşayacaklardır. Dünyâ’da neye göre ve nerede yaşıyorsanız, âhirette de benzer yerde yaşayacaksınız.  

İnsanlar da, beyinde-kâlpte yaşamak varken, böbrekte-bağırsakta yaşamayı seçiyorlar. Bu, modern zamanlarda kendilerine dayatılıyor da onlar bu “görünüşte iyi” fakat “içi pislik” olanı tercih ediyorlar. Allah neyin iyi neyin temiz ve helâl olduğunu söylemesine ve uzak durulması gerekeni bildirmesine rağmen yine de nefislerine ve şeytana uyarak pis olana gidiyorlar. Çünkü modern zamanlarda daha da bol miktarda görüldüğü üzere nefislerinin kontrôlüne girmiş olan insanlar şeytan-işi pisliklere yöneliyorlar. Hâlbuki Allah nefse uyulmamasını istiyor: Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder” (Yûsuf 53).

Yiyecek içeceklerde de öyle; temiz gıdâların yiyilip-içilmesi çok önemlidir. Zîrâ “insan yediğidir” derler. Allah neyin temiz-helâl olduğunu ve neyin pis olduğunu bildirmiştir:

“O, size ölüyü (leşi) kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim kaçınılmaz olarak muhtaç kalırsa, taşkınlık yapmamak ve haddi aşmamak şartıyla (ölmeyecek oranda yiyebilir), ona bir günah yoktur. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir” (Bakara 173).

“De ki: Bana vahyolunanlar içinde, yiyen bir kimsenin yiyeceği (şeyler) için, ölü eti, dökülen kan, domuz eti -ki bu gerçekten murdardır- yada Allah’tan başkası adına kesilmiş bir fısk dışında, haram kılınmış bir şey bulmuyorum. Kim kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı-karşıya kalırsa, -saldırmamak ve haddi aşmamak şartıyla- (bu sayılanlardan ölmeyecek kadar yiyebilir). Şüphesiz Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir” (En-âm 145).

“Sana, kendilerine neyin helâl kılındığını sorarlar. De ki: Bütün temiz şeyler size helâl kılındı. Allah’ın size öğrettiği gibi öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanlarının yakaladıklarından da -üzerine Allah’ın adını anarak- yiyin. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, hesâbı çabuk görendir” (Mâide 4).

“İyi ambalajlanmış pislik” mi daha temizdir, “kötü ambalajlanmış temiz” olan mı?. Modernizm, sâdece gıda alanında değil, tüm alanlarda kötü-pis-çirkin-zararlı-iğrenç-günah olanı iyi ambalajlarla pazarlıyor ve insanlar da bunları almak için sıraya giriyorlar. “O pistir” diye uyarıda bulunulduğunda da anlam veremiyorlar ve o şeyin ambalajına bakarak uyarıyı dinlemiyorlar. İdeolojiler, düşünceler, eylemler, tavırlar da temiz olmalıdır. İnsanlar bunları iyi tartmalı ve ona göre düşünüp karar vermelidirler. Bunun en iyi yolu vahiy-merkezli bir bilince ulaşarak vahiy-merkezli değerlendirmeler yapmaktır. Çünkü en doğrusu ve temizi Allah tarafından gönderilenlerdir ve bilindiği gibi ona temiz olmayanlar dokunamaz:

“Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz” (Vâkıa 79).

Modernizmin sunduğu her şeyden şüphe etmek gerekir. Zîrâ insanlara geçici hazlar dışında bir hayır vermemiştir. Modernizmin sundukları şeyler genelde “iyi ambalajlanmış pislikler”dir. Bunu bâzıları göremese ve kabûl etmese de böyledir. İyi gibi görünen şeyler bir pislik olabilir, kötü görülen şeyler de “iyi” olabilir. Meselâ savaş ilk başta çirkin bir şey olarak görülebilir. Fakat duruma göre bu çirkin olay zannettiğimiz gibi olmayabilir. Kur’ân’da şöyle denir:

“Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz” (Bakara 216).

Zamânında Hz. Âdem de aynı hatâya düşmüştü. Allah’ın açıkça yasakladığı şeyde emrini dinlemeyip şeytan tarafından ayartılmış ve cennetten uzaklaştırılmıştı. “Temiz yer”den görece “pis yer”e düşmüştüler.

Bağırsakta yaşamanın âhiretteki izdüşümü cehennemde yaşamak; kâlpte yaşamanın âhiretteki izdüşümü ise cennette yaşamaktır. O hâlde cehennemlikler pislik içinde bağırsakta yaşayanlar, cennetlikler de tertemiz bir şekilde kâlpte yaşayanlardır.

Dünyâ’da bâzen pislik içinde yaşayanlar tertemiz; tertemiz yaşayanlar da pislik içinde yaşıyor zannedilebilir. Hâlbuki o tertemiz yaşadıklarını zannettiklerimiz pislik içinde, bağırsaktaymış gibi yaşamaktadırlar. Hz. Îsâ bu kişilere “badanalı kabirler” der. Dışları bembeyaz kireçle boyanmış, fakat içleri çürümüş et ve kemik şeklinde.

Allah’ın emrettiği şekilde yaşamak kâlpte; şeytanın ve uşakları olan tâğutların emrettiği gibi yaşamak ise bağırsakta yaşamak demektir.

Beyinde-kâlpte yaşamak varken, neden böbrekte-bağırsakta yaşayalım ki?.

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

Hârûn Görmüş
Ağustos 2016


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder