13 Kasım 2021 Cumartesi

İslâm’ın Delisi Olmak

 

“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, dirimim ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır” (En-âm 162).

 

Müslüman olmak, “biraz ‘deli’ olmak”tır. Deli-kanlılar biraz deli olur. Mü’min olmak, biraz “deli” olmayı gerektirir. Zîrâ İslâm’ı ancak, “İslâm’ın delisi” olanlar hâkim kılabilir.

 

Deliler ikiye ayrılır: 1-Normâl hayâtın delisi olanlar ve akıllarını gereği gibi kullanamayanlar. 2- İslâm’ın delisi olanlar ve akıllarını vahiy-merkezli kullanarak İslâm’ı hayâta hâkim kılma yolunda tüm varlıklarını İslâm’a adayanlar. Bu bağlamda tüm peygamberler “İslâm’ın delisi”dirler. Zîrâ onlar hayatlarını İslâm’a adamışlardır ve İslâm’ın adâleti ve hâkimiyeti uğruna mallarını ve canlarını ortaya koymuşlar ve her-şeyden vazgeçebilmişlerdir. Öyle ki peygamberler içinde, yaşadıkları kavimler tarafından delilikle suçlanmayan tek bir peygamber bile yoktur:

 

“O inkâr edenler, zikri (Kur’ân’ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. ‘O, gerçekten bir delidir’ diyorlar” (Kalem 51).

 

 “(Firavun) Dedi ki: Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir” (Şuârâ 27).

   

“Kendilerinden önce Nûh Kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nûh)u yalanladılar ve ‘delidir’ dediler. O baskı altına alınıp engellenmişti” (Kamer 9).

 

“O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyin” (Mü’minûn 25).

 

Görüldüğü gibi; aslında en aklı başında olan insanlar olmalarına rağmen, söyledikleri ve yaptıkları şeyler nedeniyle peygamberlere deli diyorlar. Hâlbuki onlar ancak İslâm’ın delisidirler. Ulû’l-azm peygamberler dâhil tüm peygamberler delilikle ithâm edilmiştir. Fakat bunu yapanların görmedikleri şey şudur ki, peygamberler tıbbî anlamda aslâ deli değildirler fakat mânevî anlamda İslâm’ın delisidirler. Zâten peygamber olmak “İslâm’ın delisi” olmayı gerektirir. Hz. Yûnus, “deli” olmaktan bir süreliğine vazgeçince, balığın karnında karanlıklar içinde delirip çıldırıyordu az daha. Allah’ın rahmeti yetişti de tevbe edip yeniden İslâm’ın delisi olma yoluna girdi.  

 

İslâm’ın delisi olmak, “İslâm’ın o mesajını tam anlayıp idrâk etmek, o mesaj bağlamında îman etmek, sâlih amel işlemek ve İslâm’ı iç-âlemlerde ve dış-âlemde hâkim kılma sevdâlısı olmak” demektir. Bu uğurda her-şeyden vazgeçebilecek bir kararlılığa ve dirâyete sâhip olabilmektir. Hz. İbrâhim gibi, oğlu İsmâil’i Allah yolunda kurban etmekten çekinmemişti de vurmuştu bıçağı İsmâil’in boynuna. Zîrâ Allah bu kararlılığı ve îmânı görmek istiyordu. İşte İslâm’ın delisi olmak budur: İcâbında evlâdın dâhil, Allah için her-şeyden vazgeçebilme kararlılığı.  

 

Delisi olmadığınız şeyin velisi olamazsınız. Deli olmadan veli olmaya çalışırsanız, kısa-zamanda gerçekten delirip de çıldırmaya başlarsınız ki bunun örnekleri çoktur. İslâm’ın delisi olmayanlar, “tıbbın delisi” olurlar.

 

Deli: “Aynı şeyi yaptığı hâlde farklı sonuç bekleyen” demektir. Modernizm insanları delirtmiş ve çıldıracak hâle getirmiştir. Zîrâ onlardan tüm değerlerini almıştır ve onları sâdece fizîkî bedenleriyle ve maddeyle baş-başa bırakmıştır. Onlara maddeden başka sığınacak bir şey bırakmamıştır. Allah’tan ve İslâm-merkezli değerlerden koparılan insanların delirmemesi mümkün değildir. Küresel ve kitlesel deliliğin nedeni budur. Modern insan hem psikolojik ilaçlarla hem de sigara, alkôl, uyuşturucu ve çeşitli şeytan-işi pislik şeylere mecbur kalmıştır. Deliliğini bunlarla yatıştırmaya çalışmaktadır.  

 

Beşerî düşünceler ve ideolojiler de insanı delirtmiş ve çıldırtacak hâle getirmiştir. Allahsız-ruhsuz ideolojiler insanları delicesine davranmak zorunda bırakmaktadır. “İdeolojiler idraklerimize geçirilmiş deli gömlekleridir” der Cemil Meriç. Deli gömleğine bağlanmış adam artık bir şey yapamaz. Bu deli gömleği idrâke giydirildiği zaman mahvolursunuz. Artık akledemez hâle gelirsiniz. Modernizmin dayattığı bireycilik, seküler-kapitâlist sistemi beslemek için topluma giydirilmiş bir “deli gömleği”dir.

 

İslâm’ın delisi olanlar, aklı kullanmayı çok önemserler fakat bu akıl, vahiy-merkezli kullanılan akıldır. Böylece akıl ilahlaştırılmamış olur. Modern insan ise vahiyden uzaklaşmış olduğu için aklını ilahlaştırmış ve aklına tapmaya başlamıştır. Deliliği biraz da bu nedenledir. Allah’tan koparılan akıl, insanı delirtir, çıldırtır.  

 

Tüm deliler “aklınızın kıymetini bilin” mesajı veriler. Aklın kıymetini bilmek ise ancak, aklı vahiy-merkezli işletince olabilir. Şeytan, nefs ve tâğutların yönlendirmesinde aklı kullanmak, insanları kısa zaman sonra delirtir. Zîrâ insana Allah’tan başka gerçek anlamda yardım edebilecek ve yol gösterebilecek bir varlık yoktur.

 

Aklını kullanmayana akılsız; aklını kullanamayana deli denir. Fakat aklını vahiy-merkezli kullanmayanların, aklını sonuna kadar doğru kullanması mümkün değildir. Aklını vahiy-merkezli kullananlar ise İslâm’ın delisi olurlar. Böylece Allah onlara hesapsız rızıklar verir ve Dünyâ’da ve âhirette yardım eder.

 

Seküler-modern sistem, modern dünyâdan domuz gibi yararlanmayanları deli ve sapık olarak îlân ediyor. Hattâ bu konuda ileri gidenleri terörist olarak suçluyor. Modern yaşam-şeklini benimsemeyenler “tehlikeli” olarak görüyor. Tüm peygamber böyle görülmüştür ve kendilerine deli denilmiştir. Fakat peygamberler Allah’ın seçtiği en aklı-başında müstesnâ insanlar oldukları için, peygamberlerin deli ve mecnun olması söz-konusu değildir. Peygamberlerin örneklikleri içinde “İslâm’ın delisi” olmak bârizdir. İslâm’ın delisi olanlar, “İslâm’a adanmış olanlar”dır. Bunlar, tüm hayatlarını Allah’ın rızâsı ve cennet karşılığında Allah’a ve İslâm dâvâsına adayanlardır.  

 

Deliler bir-arada olunca fark ortaya koyamıyorlar. O hâlde İslâm’ın delisi olanlar ve olacak olanlar “Dünyâ’nın delisi” olanlardan ayrılmalıdır. Çünkü “Dünyâ’nın delisi” olanlardan ayrılmadıkça, hem “İslâm’ın delisi” olanlar belli olmaz, hem de İslâm’ın delisi olmak pek de mümkün değildir.

 

İnsanlar delicesine yaşamak istiyorlar, sanki önemli bir şeyler yapacaklarmış gibi. Her gün aynı şekilde yiyip-içip tüketmek bir çeşit deliliktir. Bu Dünyâ’da gerçekten farklı bir şeyler yapacak olanlar, Dünyâ’nın delisi değil, İslâm’ın delisi olanlardır.

 

Sevdâ yüzünden deliren, mal-mülk, makam, şöhret, şehvet, servet vs. için delirenleri normâl görüyorlar da, İslâm’ın delisi olmayı a-normâl görüyorlar ve sanki yoldan çıkmış gibi yaftalıyorlar. Normâl olan Allah’a göre yaşamak mı yoksa şeytana-nefse-tâğutlara-maddeye vs. göre yaşamak mıdır?. Dünyâ’ya bağlanmak normâl, ama Allah’a kayıtsız-şartsız bağlanmak delilik öyle mi?.

 

Bir de tasavvuf zırvalığı içinde olan delilik şekli var. Meczuplardır bunlar. Sözde Allah aşkıyla meczup olup delirmişlerdir. Ne sözleri ne de hâlleri normâl değildir. Allah, din, peygamberler ve Kur’ân hakkında “şatahat” denilen saçma-sapan sözler söylüyorlar. Allah’ın indirdiği İslâm’ın delisi olup İslâm’ı iç-âlemlerde ve dış-âlemin her alanında ve mekanda hâkim kılmak yoluna girerek İslâm’ın delisi olacaklarına, ıvır-zıvır denilebilecek ve incir çekirdeğini doldurmayacak düşünceler yüzünden deli oluyorlar. Onların deliliği belki de Allah’ın bir cezâsıdır. Çünkü İslâm’ın delisi olmayanlar, her-şeyin delisi olurlar. Allah aşkından deli oluyorlarmış. İyi de hiç Allah aşkından dolayı deliren ve meczup olmuş olan bir peygamber var mıdır?. Yoktur elbette. Zîrâ onlar İslâm’ın delisidirler. Sahabe içinde de Allah aşkıyla deliren yoktur. Çünkü onlar da İslâm’ın delisidirler. İslâm’ın delisi oldukları yâni kendilerini İslâm’a adadıkları, nübüvvet sürecinde yaptıklarıyla açığa çıkmaktadırlar. 

 

Modern deliler kuyuya bir taş (modernizm) atmış, kırk akıllı çıkaramamaktadır. Niçin?. Çünkü akıllılar kuyuya inmekten korkarlar. Bu nedenle o taşı ancak yine bir “deli” çıkarabilir. İşte biz o “deli”den mahrumuz. O deli “İslâm’ın delisi”dir vesselam.

 

En doğrusunu sâdece Allah bilir.

 

Hârûn Görmüş

Ağustos 2021

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder