(Not: Âyetler Ali Bulaç mealinden alınmıştır. Nüzûl sırası Mustafa
İslamoğlu tertibine göre yapılmıştır).
MEKKE DÖNEMİ
1- Fatiha
5- Biz
yalnızca Sana ibâdet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz.
3- Müzzemmil
8- Rabbinin ismini zikret ve her-şeyden kendîni çekerek
yalnızca O’na yönel.
9- (Allah,) Doğu’nun ve batı’nın Rabbidir. O’ndan başka
ilah yoktur. Şu-hâlde (yalnızca) O’nu vekil tut.
4- Müddesir
16- Hayır; çünkü o, Bizim âyetlerimize karşı ‘kesin bir
inatçıdır.
52- Hayır; her biri, kendisine
açılmış sâhifelerin verilmesini ister.
6- İnşirâh (şerh)
8- Ve yalnızca Rabbine rağbet et.
7-
Kalem
9- Onlar, senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu
ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı.
28- (İçlerinde) Mûtedil olan biri dedi ki: ‘Ben size
dememiş miydim?. (Allah’ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?’.
36- Size ne oluyor?. Nasıl hüküm veriyorsunuz?.
37- Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı
var?.
38- İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlakâ sizin olacak diye.
39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyâmete kadar sürüp
gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlakâ sizin kalacak,
diye.
40- Onlara sor: ‘Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak?.
41- Yoksa onların ortakları mı var?. Şu-hâlde eğer doğru
söylüyorlarsa, ortaklarını getirsinler.
47- Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında
mıdır ki, kendileri yazıp duruyorlar?.
48- Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sâhibi (Yûnus)
gibi olma!; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
8- Tekvîr
27- O (Kur’ân), âlemler için yalnızca bir zikirdir;
28- Sizden dosdoğru bir yön (istikâmet) tutturmak
dileyenler için.
17 Mâûn
1- Dîni yalanlayanı gördün
mü?.
18- Kâfirûn
1- De ki: ‘Ey kâfirler!’.
2- ‘Ben sizin taptıklarınıza tapmam’.
3- ‘Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz’.
4- ‘Ben de sizin taptıklarınıza tapacak değilim’.
5- ‘Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz’.
6- ‘Sizin dîniniz size, benim dînim bana’.
21- Kureyş
1- (Hiç değilse kendilerini) Kureyş’i ‘bir-araya getirip
anlaştırdığı’,
2- Yaz ve kış yolculuğunda onları (güvenliğe
kavuşturduğu yadabaşkalarıyla) ısındırıp yakınlaştırdığı için,
3- Şu Ev (Kâben)in Rabbine kulluk etsinler;
26- Necm
19- Gördünüz mü?,
haber verin; Lât ve Uzza’yı.
20- Ve üçüncü (put) olan Menat’ı(n herhangi bir güçleri
var mı)?.
23- Bu (putlar ve yücelttikleriniz ise,) sizin ve
atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden
başkası değildir. Allah, onlarla ilgili ‘hiç-bir delil’ indirmemiştir. Onlar,
yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) hevâ(istek ve tutku) olarak arzu
ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici
gelmiştir.
24- Yoksa insana ‘her dileyip arzu ettiği’ şey mi var?.
25- İşte son da, ilk de (âhiret ve Dünyâ) Allah’ındır.
26- Göklerde nice melekler vardır ki, onların şefaatleri
hiç-bir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah’ın dileyip râzı olduğu kimseye izin
verdikten sonra başka.
29- Şu-hâlde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve
dünyâ-hayâtından başkasını istemeyenden yüz çevir.
30- İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son
sınır) budur. Şüphesiz, senin Rabbin; kendi yolundan sapanı en iyi bilen O’dur
ve hidâyet bulanı da en iyi bilen O’dur.
31- Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır; öyle ki,
kötülükte bulunanları, yaptıkları dolayısıyla cezâlandırır, güzel davranışta
bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir.
32- Ki onlar, ufak-tefek günahlar dışında, günahın büyük
olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin,
mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşâ
ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin hâlinde
bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O, sakınanı daha iyi bilendir.
57- O yaklaşmakta olan yaklaştı.
58- Onu Allah’ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiç-bir
güç yoktur).
59- Şimdi siz, bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?.
60- (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
61- Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz.
62- Hemen, Allah’a secde edin ve (yalnızca O’na) kulluk
edin.
30- Tîn
8- Allah hükmedenlerin hâkimi değil midir?.
32- İnsân (Dehr)
23- Gerçek şu ki, Kur’ân’ı senin üzerine ‘safhalar
hâlinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren biziz, biz.
24- Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan
günahkâr veyâ nankör olana itaat etme.
30- Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
39- Yâsin
22- ‘Bana ne oluyor ki, beni yaratana kulluk
etmeyecekmişim?. Siz O’na döndürüleceksiniz’.
23- ‘Ben, O’ndan başka ilahlar edînir miyim ki, Rahmân
(olan Allah), bana bir zarar dileyecek olsa, ne onların şefaati bana bir şeyle
yarar sağlar, ne de onlar beni kurtarabilirler’.
61- ‘Bana kulluk edin, doğru yol budur’.
83- Her-şeyin melekûtu (hükümranlık ve mülkü) elinde
bulunan (Allah) ne yücedir. Siz O’na döndürüleceksiniz.
40- Furkân
43- Kendi istek ve tutkularını (hevâsını) ilah edineni
gördün mü?. Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?.
68- Ve onlar, Allah ile berâber başka bir ilah’a
tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zinâ
etmezler. Kim bunları yaparsa ‘ağır bir cezâ ile’ karşılaşır.
42-Fâtır
2- Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa,
artık onu kısıp-tutacak yoktur; her
neyi kısar-tutarsa, artık onu da
ondan sonra salıverecek yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sâhibidir.
3- Ey insanlar, Allah’ın üzerinizdeki nîmetini anın.
Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah’ın dışında bir başka yaratıcı var
mı?. O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?.
13- (Allah) Geceyi gündüze bağlayıp-katar, gündüzü de geceye bağlayıp-katar; Güneş’i ve Ay’ı emre âmâde kılmıştır, her biri adı konulmuş
bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah
sizin Rabbinizdir; mülk O’nundur. O’ndan başka taptıklarınız ise, ‘bir
çekirdeğin incecik zarına’ bile mâlik olamazlar.
40- De ki: ‘Siz, Allah’ın dışında taptığınız
ortaklarınızı gördünüz mü?. Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır?. Yada
onların göklerde bir ortaklığı mı var?. Yoksa biz onlara bir kitap vermişiz de
onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler?. Hayır, zulmedenler,
birbirlerine aldatmadan başkasını vâdetmiyorlar.
36- Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de
Rabbinizdir. Öyleyse O’na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
42- Hani babasına demişti: ‘Babacığım, işitmeyen,
görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye
tapıyorsun?.
43- Meryem
65- Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin
Rabbidir; Şu-hâlde O’na ibâdet et ve O’na ibâdette kararlı ol. Hiç O’nun adaşı
olan birini biliyor musun?.
81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah’tan
başka ilahlar edindiler.
82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını
inkâr edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
44- Tâ-Hâ
50- Dedi ki: ‘Bizim Rabbimiz, her-şeye yaratılışını
veren, sonra doğru yolunu gösterendir’.
114- Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. Onun
vahyi sana gelip-tamamlanmadan
evvel, Kur’ân’ı (okumada) acele etme ve de ki: ‘Rabbim, ilmimi arttır’.
49- İnfitâr
19- Hiç-bir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye
güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah’ındır.
51- Şuârâ
23- Firavun dedi ki: ‘Âlemlerin Rabbi nedir?’.
24- Dedi ki: ‘Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan
her-şeyin Rabbidir. Eğer ‘kesin bilgiyle inanıyorsanız’ (böyledir)’.
213- Allah ile berâber başka bir ilaha yalvarıp-yakarma, sonra azâba uğratılanlardan
olursun.
53- Neml
6- Hiç şüphesiz, bu Kur’ân, sana, hüküm ve hikmet
sâhibi olan, (ve her-şeyi gerçeğiyle) bilen (Allah’ın) katından ilkâ
edilmektedir.
23- ‘Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın
buldum ki, ona her-şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var’.
24- ‘Onu ve kavmini, Allah’ı bırakıp da Güneş’e secde
etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları
(doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidâyet bulmuyorlar’.
25- ‘Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya
çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah’a secde
etmesinler diye (yapmaktadırlar)’.
26- ‘O Allah, O’ndan başka ilah yoktur, büyük Arş’ın
Rabbidir’.
59- Dedi ki: ‘Hamd Allah’ındır ve selam O’nun seçtiği
kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı, yoksa onların ortak koştukları
mı?’.
60- (Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size
gökten su indiren mi?. Ki onunla (o suyla) gönül-alıcı bahçeler bitirdik, sizin
içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile berâber başka bir
ilah mı?. Hayır, onlar sapıklıkta devâm eden bir kavimdir.
61- Yada yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında
ırmaklar vâr eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz
arasında bir ara-engel (hâciz) koyan
mı?. Allah ile berâber başka bir ilah mı?. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
62- Yada sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, kendisine duâ
ettiği zaman icâbet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri
kılan mı?. Allah ile berâber başka bir ilah mı?. Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.
63- Yada karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol
gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjde vericiler olarak gönderen mi?.
Allah ile berâber başka bir ilah mı?. Allah, onların şirk koştuklarından
yücedir.
64- Yada halkı sürekli yaratmakta olan, sonra onu iâde
edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı?. Allah ile berâber başka
bir ilah mı?. De ki: ‘Eğer doğru söylüyor iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz’.
78- Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında kendi
hükmünü verecektir. O, güçlü ve üstün olandır, bilendir.
79- Sen, artık Allah’a tevekkül et; çünkü sen apaçık hak
üzeresin.
55- Sâd
26- ‘Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde halife
(yönetici) kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara
(hevâya) uyma; sonra seni Allah’ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın
yolundan sapanlara, hesap-gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azab
vardır’.
56- A’raf
3- Rabbinizden size indirilene uyun, O’ndan başka
velîlere uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz?.
87- ‘İçinizden bir grup, kendisiyle gönderildiğim şeye
inanmışken diğer bir grup inanmadığına göre, artık Allah, aramızda hüküm
verinceye kadar sabredin. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır’.
89- ‘Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar
sizin dîninize dönmemiz Allah’a karşı yalan yere iftirâ düzmemiz olur. Rabbimiz
olan Allah’ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş
değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her-şeyi kuşatmıştır. Biz Allah’a tevekkül
ettik. ‘Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında ‘Sen hak ile hüküm ver’, Sen ‘hüküm
verenlerin’ en hayırlısısın’.
57- Secde
25- Şüphesiz, senin Rabbin, ihtilâfa düştükleri şeyler
konusunda kıyâmet günü aralarında ‘hükmünü verip ayıracaktır’.
58- Ra’d
37- İşte böylece biz onu (Kur’ân’ı) Arapça bir hüküm
olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların hevâ(istek ve
tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah’tan ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu vardır.
41- Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor
ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir. Onun hükmünün peşine
düşecek yoktur. Ve O, hesâbı pek çabuk görendir.
62- Kehf
26- De ki: ‘Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.
Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel
işitmektedir. O’nun dışında onların bir velîsi yoktur. Kendi hükmünde hiç
kimseyi ortak kılmaz’.
65- İbrâhim
4- Biz hiç-bir elçiyi, kendi kavminin dilinden
başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp
saptırır, dilediğini hidâyete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve
hikmet sâhibidir.
66- Sâffât
154- Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?.
155- Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?.
156- Yoksa sizin apaçık bir deliliniz mi var?.
157- Eğer doğru söylüyorsanız, öyleyse getirin
kitabınızı.
67- Kasas
70- O, Allah’tır, kendisinden başka ilah yoktur. İlkte
de, sonda da hamd O’nundur. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.
88- Ve Allah ile berâber başka bir ilaha tapma. O’ndan
başka ilah yoktur. O’nun yüzünden (zâtından) başka her-şey helâk olucudur.
Hüküm O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz.
69-Yûnus
35- De ki: ‘Sizin şirk koştuklarınızdan hakka
ulaştırabilecek var mı?’. De ki: ‘Hakka ulaştıracak Allah’tır. Öyleyse, hakka
ulaştıran mı uyulmaya daha hak sâhibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça
kendisi hidâyete ulaşmayan mı?. Ne oluyor size?. Nasıl hükmediyorsunuz?’.
47- Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara resûlleri
geldiği zaman, aralarında adâletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.
109- Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar
sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
71- Yûsuf
6- ‘Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin
yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrâhim
ve İshak’a (nîmetini) tamamladığı gibi senin ve Yâkub âilesinin üzerindeki
nîmetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir’.
40- ‘Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın
kendileri hakkında hiç-bir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak
adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O,
kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur,
ancak insanların çoğu bilmezler’.
67- Ve dedi ki: ‘Ey çocuklarım, tek bir kapıdan
girmeyin, ayrı-ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiç-bir şeyi
sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim.
Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler’.
80- Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi
aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: ‘Babanızın
size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yûsuf konusunda
yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz?. Artık (bundan böyle)
ben, ya babam bana izin verinceye veyâ Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar
(bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır’.
83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) ‘Hayır’
dedi. ‘Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana
düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların
tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sâhibi olanın
kendisidir’.
100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun
için secdeye kapandılar. Dedi ki: ‘Ey Babam, bu, daha önceki rûyâmın yorumudur.
Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan
çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi
getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi.
Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sâhibi O’dur’.
72- Hicr
25- Ve şüphesiz senin Rabbin, O, onları haşredecektir.
Gerçekten O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir.
73- En-âm
18- O, kulları üzerinde kahredici olandır. O, hüküm ve
hikmet sâhibidir, haberdar olandır.
56- De ki: ‘Ben, sizin Allah’tan başka tapmakta
olduklarınıza tapmaktan nehyedildim’. De ki: ‘Ben sizin hevâ(istek ve
tutku)larınıza uymam; yoksa bu durumda şaşırıp sapmış ve doğru yolu
bulmamışlardan olurum’.
57- De ki: ‘Ben, gerçekten Rabbimden kesin bir belge
üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız. Kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda
değildir. Hüküm yalnızca Allah’ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırd
edenlerin en hayırlısıdır’.
62- Sonra gerçek mevlâları olan Allah’a döndürülürler.
Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O’nundur. Ve O, hesap görenlerin en sürâtli
olanıdır.
73- O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O’nun ‘ol’
dediği gün (her-şey) oluverir, O’nun sözü haktır. Sur’a üfürüldüğü gün, mülk
O’nundur. O, gaybı ve müşâhede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sâhibi
olandır, haberdar olandır.
83- Bu, İbrâhim’e, kavmine karşı verdiğimiz
delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin,
hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir.
114- Allah’tan başka bir hakem mi arıyayım?. Oysa O, size
Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun
gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu hâlde,
sakın kuşkuya kapılanlardan olma!.
115- Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adâlet
bakımından da tastamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek (kimse)
yoktur. O, işitendir, bilendir.
116- Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan,
seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar.
Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler’.
117- Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları daha iyi
bilir. O, dosdoğru yolda olanları daha iyi bilendir.
128- Onların tümünü toplayacağı gün: ‘Ey cin topluluğu
insanlardan çoğunu (ayartıp kendînize kullar) edindîniz’ (diyecek). İnsanlardan
onların dostları derler ki: ‘Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim
için tesbit ettiğin süreye ulaştık’. (Allah) Diyecek ki: ‘Allah’ın dilediği
dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir’.
Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sâhibi olandır, bilendir.
139- Bir de dediler ki: ‘Bu hayvanların karınlarında
olan, yalnızca bizim erkeklerimize âittir, eşlerimize ise haramdır. Eğer o, ölü
doğarsa onlar da bunda ortaktırlar’. Allah, (bu) düzmelerinin cezâsını
verecektir. Şüphesiz O, hüküm sâhibi olandır, bilendir.
Gerçek şu ki, dinlerini parça-parça edip kendileri de
gruplaşanlar, sen hiç-bir şeyde onlardan değilsin. Onların işi ancak
Allah’adır. Sonra O, işlemekte olduklarını kendilerine haber verecektir.
164- De ki: ‘O, her-şeyin Rabbi iken, ben Allah’tan başka
bir Rab mi arayayım?. Hiç-bir nefis, kendisinden başkasının aleyhine (günah)
kazanmaz. Hiçbir günahkâr (suçlu) bir başkasının günahını (suçunu) yüklenmez. Sonunda
dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri haber
verecektir’.
74-
Nahl
60- Âhirete inanmayanların kötü örneği vardır, en yüce
örnek ise Allah’a âittir. O, güç sâhibidir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
75- Lokmân
9- Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Allah’ın vâdi
haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
27- Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha
eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de
Allah’ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür,
hüküm ve hikmet sâhibidir.
76- Sebe’
1- Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine âit
olan Allah’ındır; âhirette de hamd O’nundur. O, hüküm ve hikmet sâhibidir,
haber alandır.
26- De ki: “Rabbimiz (kıyâmet günü) bizi bir-araya
toplayacak, sonra hak ile aramızı ayıracaktır. O, (O, gerçek hükmünü vererek
hak ile bâtılın arasını) açandır, (her-şeyi hakkıyla) bilendir”.
27- De ki: ‘O’na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz
ortakları bana gösterin. Aslâ (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır, O,
güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sâhibi olan Allah’tır’.
77- Zümer
1- (Bu) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm
ve hikmet sâhibi Allah (katın)dandır.
2- Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse
dîni yalnızca O’na hâlis kılarak Allah’a ibâdet et.
3- Haberin olsun; hâlis (katıksız) olan din yalnızca
Allah’ındır. O’ndan başka velîler edinenler (şöyle derler:) ‘Biz, bunlara bizi
Allah’a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibâdet ediyoruz’. Elbette Allah, kendi
aralarında hakkında ihtilâf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten
Allah, yalancı, kâfir olan kimseyi hidâyete erdirmez.
11- De ki: ‘Ben, dîni yalnızca O’na hâlis kılarak Allah’a
ibâdet etmekle emrolundum’.
14- De ki: ‘Ben dînimi yalnızca O’na hâlis kılarak
Allah’a ibâdet ederim’.
46- De ki: ‘Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve
müşâhede edilebileni bilen Allah’ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde,
kullarının arasında sen hüküm vereceksin’.
64- De ki: ‘Ey câhiller, bana Allah’ın dışında bir
başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?’.
65- Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki):
‘Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen,
hüsrâna uğrayanlardan olacaksın.
66- ‘Hayır, artık (yalnızca) Allah’a kulluk et ve
şükredenlerden ol’.
78- Mü’min (Ğâfir)
8- ‘Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara
(bunu) vaâd ettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından sâlih olanları da.
Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sâhibisin’.
12- ‘Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah’a
çağırıldığınız zaman inkâr ettiniz. O’na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, yüce, büyük
olan Allah’ındır’.
20- Allah hak ile hükmeder. Oysa O’nu bırakıp taptıkları
hiç-bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah işitendir, görendir.
79- Enbiyâ
67- ‘Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz
yine de akıllanmayacak mısınız?’.
93- Onlar, işlerini kendi aralarında parça-parça
dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi bize döneceklerdir.
80- Mü’minûn
52- İşte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de
sizin Rabbinizim; öyleyse benden korkup-sakının.
53- Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı)
kitaplar hâlinde böldüler; her bir grup, kendi ellerinde olanla yetinip
sevinmektedir.
88- De ki: ‘Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Her-şeyin
melekûtu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir?. Ki O, koruyup kolluyorken kendisi
korunmuyor’.
89- ‘Allah’ındır’ diyecekler. De ki: ‘Öyleyse nasıl
oluyor da (böyle) büyüleniyorsunuz?’.
81- Fussilet
42- Bâtıl, ona önünden de, ardından da gelemez. (Çünkü
Kur’ân,) Hüküm ve hikmet sâhibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir.
82- Şûrâ
9- Yoksa O’nun dışında bir-takım velîler mi edindiler?.
İşte Allah; velî O’dur, ölüleri dirilten O’dur. O, her-şeye güç yetirendir.
10- Hakkında ihtilâfa düştüğünüz herhangi bir şey; artık
O’nun hükmü Allah’ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O’na tevekkül ettim ve
yalnızca O’na dönüp-yönelirim.
51- Kendisiyle Allah’ın konuşması, bir beşer için olacak
(şey) değildir; ancak bir vahy ile yada perde arkasından veyâ bir elçi gönderip
kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, yücedir, hüküm
ve hikmet sâhibidir.
84- Göklerde ilah ve yerde ilah O’dur. O, hüküm ve
hikmet sâhibidir, bilendir.
85- Câsiye
2- Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve
hikmet sâhibi Allah’tandır.
37- Göklerde ve yerde büyüklük O’nundur. O, üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
86- Ahkâf
2- Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet
sâhibi Allah’tandır.
87- Zâriyât
30- Dediler ki: ‘Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu.
Çünkü O, hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir’.
88- Rûm
27- Yaratmayı başlatan, sonra onu iâde edecek olan
O’dur; bu O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misâl O’nundur. O,
güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
32- (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış
ve kendileri de parça-parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp
sevinç duymaktadır.
89- Ankebût
26- Bunun üzerine Lût ona îman etti ve dedi ki:
‘Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün
olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir’.
42- Allah, kendi dışında hangi şeye taptıklarını
şüphesiz bilir. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
MEDÎNE DÖNEMİ
91- Hacc
52- Biz senden önce hiç-bir Resûl ve Nebi göndermiş
olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku
veyâ sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra kendi
âyetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir.
Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
56- Mülk, o gün yalnızca Allah’ındır. O, aralarında
hükmedecektir. Artık îman edip sâlih amellerde bulunanlar; nîmetlerle
donatılmış cennetler içindedirler.
93- Teğâbün
18- Gaybı da, müşâhede edilebileni de bilen, Aziz (üstün
ve güçlü), Hâkim (hüküm ve hikmet sâhibi)dir.
94- Bakara
32- Dediler ki: ‘Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka
bizim hiç-bir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her-şeyi bilen, hüküm ve hikmet
sâhibi olansın’.
129- ‘Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara
âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen
güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sâhibisin’.
147- Gerçek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu-hâlde sakın
kuşkuya kapılanlardan olma!.
209- Size, apaçık belgeler (âyetler) geldikten sonra yine
ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet
sâhibidir.
213- İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve
uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve berâberlerinde, insanların
anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak
kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra, birbirlerine
karşı olan ‘azgınlık ve kıskançlıkları’ yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o,
(Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, îman edenleri, hakkında
ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu
doğruya yöneltir.
220- Hem Dünyâ (konusun)da, hem âhiret (konusunda). Ve
sana yetimleri sorarlar. De ki: ‘Onları ıslah etmek (yararlı kılmak)
hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir.
Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah
dileseydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm
ve hikmet sâhibidir’.
240- İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar,
(evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine
vasiyet (bıraksınlar). Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların
mâruf (meşrû) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk
yoktur. Allah güçlü ve üstün olandır. Hüküm ve hikmet sâhibidir.
256- Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk
(rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim Tâğutu tanımayıp Allah’a
inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah,
işitendir, bilendir.
260- Hani İbrâhim: ‘Rabbim, bana ölüleri nasıl
dirilttiğini göster’ demişti. (Allah ona:) ‘İnanmıyor musun?’ deyince, ‘Hayır
(inandım), ancak kâlbimin tatmin olması için’ dedi. ‘Öyleyse, dört kuş tut.
Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın
üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz
Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir’.
10- Allah, bunu, yalnızca bir müjde ve kâlblerinizin
tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah’ın katından başkasında nusret
(zafer ve yardım) yoktur. Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve
hikmet sâhibidir.
95- Enfâl
49- Münâfıklar ve kâlblerinde hastalık olanlar şöyle
diyorlardı: ‘Bunları (müslümanları) dinleri aldattı’. Oysa kim Allah’a tevekkül
ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
63- Ve onların kâlblerini uzlaştırdı. Sen,
yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kâlblerini uzlaştıramazdın.
Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı. Çünkü O, üstün ve güçlü olandır,
hüküm ve hikmet sâhibidir.
67- Hiç-bir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer
kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz. Siz dünyânın geçici yararını
istiyorsunuz. Oysa Allah (size) âhireti istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür,
hüküm ve hikmet sâhibidir.
71- Eğer sana ihânet etmek isterlerse, onlar daha önce
Allah’a da ihânet etmişlerdi; böylece O da, ‘bozguna uğramaları (için) sana
imkân vermişti’. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
96- Hadîd
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih
etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
97- Nûr
10- Eğer Allah’ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı
ve Allah gerçekten tevbeleri kabûl eden hüküm ve hikmet sâhibi olmasaydı (ne
yapardınız)?.
18- Allah size âyetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm
ve hikmet sâhibidir.
48- Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Resûlüne
çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir.
51- Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve elçisine
çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: ‘İşittik ve itaat ettik’
demeleridir. İşte felâha kavuşanlar bunlardır.
58- Ey îman edenler, sağ ellerinizin mâlik olduğu ile
sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza
girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin
üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için
mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur;
yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah, size
âyetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
59- Sizden olan çocuklar, erginlik çağına erdikleri
zaman, kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi, bundan böyle izin
istesinler. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah bilendir, hüküm ve
hikmet sâhibidir.
98- Âl-i İmran
6- Döl yataklarında size dilediği gibi sûret veren
O’dur. O’ndan başka ilah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sâhibidir.
23- Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin
mi?. Aralarında Allah’ın Kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir
bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenlerdir.
55- Hani Allah, Îsâ’ya demişti: ‘Ey Îsâ, doğrusu senin
hayâtına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden
temizleyeceğim ve sana uyanları kıyâmete kadar inkâra sapanların üstüne
geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz
şeyde aranızda Ben hükmedeceğim’.
62- Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah’tan
başka ilah yoktur. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sâhibidir.
83- Peki onlar, Allah’ın dîninden başka bir din mi
arıyorlar?. Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de-
O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedirler.
126- Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve
kâlpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. ‘Yardım ve zafer’ (nusret) ancak
üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sâhibi olan Allah’ın katındandır.
99- Saff
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih
etmiştir. O üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
100- Cum’a
3- Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de (peygamber gönderilmiştir); O
(Allah), üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
102- Haşr
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah’ı tesbih
etmiştir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
105- Ahzâb
1- Ey Peygamber, Allah’tan sakın, kâfirlere ve münâfıklara
itaat etme!. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
2- Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah,
yaptıklarınızdan haberdârdır.
3- Allah’a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü’min
bir erkek ve mü’min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Kim Allah’a ve Resûlü’ne isyân ederse, artık gerçekten o, apaçık bir
sapıklıkla sapmıştır.
106- Nîsâ
11- Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin
hissesi kadar tavsiye eder. Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride
bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Kadın (veyâ kız) bir tek ise, bu durumda
yarısı onundur. (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan
her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mîrasçı ise, bu
durumda annesi için üçte bir vardır. Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için
altıda bir’dir. (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veyâ (varsa) borcun
düşülmesinden sonradır. Babalarınız, oğullarınız, onların hangilerinin yarar
bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bunlar) Allah’tan bir
farzdır. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibi olandır.
17- Allah’ın (kabûlünü) üzerine aldığı tevbe, ancak
cehâlet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir).
İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabûl eder. Allah, bilendir, hüküm ve
hikmet sâhibidir.
24- Sağ ellerinizin mâlik olduğu (câriyeler) dışındaki
kadınlardan ‘evli ve özgür’ olanlarla da (evlenmeniz haramdır.) Bunlar,
Allah’ın üzerinize yazdığıdır. Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup
fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız
size helâl kılındı. Öyleyse onlardan hangi şeyle (veyâ ne kadar)
yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin.
Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda
üstünüze bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet
sâhibi olandır.
26- Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden
öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabûl etmek ister. Allah
bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
51- Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin
mi?. Onlar, Tâğuta ve cibt’e inanıyorlar ve diğer inkâr edenler için: ‘Bunlar,
îman edenlerden daha doğru bir yoldadır’ diyorlar.
53- Yoksa onların mülk’ten bir payları mı var?. Eğer
öyle olsaydı, insanlara ‘çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu’ bile
vermezlerdi.
56- Âyetlerimize karşı inkâra sapanları şüphesiz ateşe
sokacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azâbı tadmaları için onları başka
derilerle değiştireceğiz. Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve
hikmet sâhibidir.
58- Şüphesiz Allah, emânetleri ehline (sâhiplerine)
teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adâletle hükmetmenizi
emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah,
işitendir, görendir.
59- Ey îman edenler, Allah’a itaat edin; elçiye itaat
edin ve sizden olan emir sâhiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa
düşerseniz, artık onu Allah’a ve elçisine döndürün. Şâyet Allah’a ve âhiret
gününe îman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.
60- Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten
inandıklarını öne sürenleri görmedin mi?. Bunlar, Tâğut’un önünde muhakeme
olmayı istemektedirler; oysa onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları
uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister.
61- Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine ve elçiye gelin’
denildiğinde, o münâfıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.
64- Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah’ın izniyle
kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi
nefislerine zulmettiklerinde şâyet sana gelip Allah’tan bağışlama dileselerdi
ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabûl
eden, esirgeyen olarak bulurlardı.
65- Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında
çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde
hiç-bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, îman etmiş
olmazlar.
92- Bir mü’mine, -hatâ
sonucu olması dışında- bir başka
mü’mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü’mini ‘hatâ sonucu’ öldürürse, mü’min bir
köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve âilesine teslim edilecek bir diyeti vermesi
gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer o, mü’min
olduğu hâlde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü’min bir köleyi
özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şâyet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir
topluluktan ise, bu durumda âilesine bir diyet ödemek ve bir mü’min köleyi
özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkânı)
Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah’tan bir
tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
104- (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik
göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, acı çektiğiniz gibi acı
çekiyorlar. Oysa siz, onların umud etmediklerini Allah’tan umuyorsunuz. Allah,
bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
105- Şüphesiz, Allah’ın sana gösterdiği gibi insanlar
arasında hükmetmen için biz sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hâinlerin
savunucusu olma!.
111- Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi
aleyhinde onu kazanmıştır. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
115- Kim kendisine ‘dosdoğru yol’ apaçık belli olduktan
sonra, elçiye muhâlefet ederse ve mü’minlerin yolundan başka bir yola uyarsa,
onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!..
130- Eğer ikisi ayrılacak olurlarsa, Allah her birine
‘genişlik (rızık ve ihsân) kaynaklarından’ kazandırır (ihtiyaçlardan korur.)
Allah, (rahmetiyle) geniş olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
158- Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve
güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
165- Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak
(gönderildi). Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah’a karşı (savunacak)
delilleri olmasın. Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sâhibidir.
170- Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla
geldi. Öyleyse îman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer inkâra saparsanız,
şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah’ındır. Allah
bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
108- Mâide
1- Ey îman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı
iken avlanmayı helâl saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere,
hayvanlar size helâl kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir.
38- Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp)
kazandıklarına bir karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen bir cezâ’ olmak üzere
ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
42- Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir.
Sana gelirlerse aralarında hükmet veyâ onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz
çevirecek olursan, sana hiç-bir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında
hükmedecek olursan adâletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adâletle hüküm yürütenleri
sever.
43- Allah’ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında
olduğu hâlde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz
çeviriyorlar?. İşte onlar, inanmış değildir.
44- Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidâyet ve nûr
olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi.
Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve
yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli
kılındıklarından ve onun üzerine şâhidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.)
Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir değere
karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir
olanlardır.
45- Biz onda, onların üzerine yazdık: Can’a can, göze
göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da)
kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir
keffarettir. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zâlim
olanlardır.
46- Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki
Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem-oğlu Îsâ’yı gönderdik ve ona içinde hidâyet
ve nûr bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan ve muttakîler için yol gösterici
ve öğüt olan İncil’i verdik.
47- İncil sâhipleri Allah’ın onda indirdikleriyle
hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fâsık olanlardır.
48- Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı
doğrulayıcı ve ona ‘bir şâhid-gözetleyici’
olarak Kitab’ı (Kur’ân’ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah’ın indirdiğiyle
hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların hevâ(istek ve tutku)larına uyma!.
Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı;
ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık hayırlarda yarışınız.
Tümünüzün dönüşü Allah’adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size
haber verecektir
49- Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların
hevâlarına uyma!. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni
şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şâyet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah
bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musîbeti tattırmak istemektedir.
Şüphesiz, insanların çoğu fâsıklardır.
50- Onlar hâlâ câhiliye hükmünü mü arıyorlar?. Kesin
bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?.
109- Mümtehine
5- ‘Rabbimiz, inkâr edenler için bizi fitne (deneme konusu)
kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve
hikmet sâhibisin’.
10- Ey îman edenler, mü’min kadınlar hicret ederek size
geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların îmanlarını daha iyi
bilendir. Şâyet (gerçekten) mü’min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları
kâfirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helâldir, ne onlar bunlara
helâldir. Onlara (kâfir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara
(hicret eden mü’min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde
onları nikâhlamanızda size bir güçlük yoktur. Kâfir (kadın)ların ismetlerini (nikâhlarını)
tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü’min kadınlara)
harcadıklarını istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder.
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
110- Fetih
4- Mü’minlerin kâlplerine, îmanlarına îman katıp-arttırsınlar diye, ‘güven duygusu ve
huzur’ indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır: Allah bilendir,
hüküm ve hikmet sâhibidir.
7- Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah, üstün
ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
19- Ve alacakları bir-çok ganîmetleri de. Allah, üstün
ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sâhibidir.
112- Hucurât
8- Allah’tan bir fazl (bir ihsân ve lütuf) ve bir nîmet
olarak. Allah, bilendir hüküm ve hikmet sâhibidir.
113- Tahrîm
2- Allah, yeminlerinizin (keffâretle) çözülmesini size
farz (veyâ meşrû) kıldı. Allah, sizin mevlânız (sâhibiniz, yardımcınız)dır. O
bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
114- Tevbe
15- Ve kâlblerindeki öfkeyi gidersin. Allah dilediğinin
tevbesini kabûl eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
28- Ey îman edenler!, müşrikler ancak bir pisliktirler;
öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i
Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah
dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve
hikmet sâhibidir.
40- Siz O’na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O’na
yardım etmiştir. Hani kâfirler ikiden biri olarak O’nu (Mekke’den)
çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: ‘Hüzne
kapılma!, elbette Allah bizimle berâberdir’. Böylece Allah O’na ‘huzur ve
güvenlik duygusunu’ indirmişti, O’nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş,
inkâr edenlerin de kelimesini (inkâr çağrılarını) alçaltmıştı. Oysa Allah’ın
kelimesi, yüce olandır. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sâhibidir.
60- Sadakalar, -Allah’tan
bir farz olarak- yalnızca fakirler,
düşkünler, (zekât) işinde görevli olanlar, kâlbleri ısındırılacaklar, köleler,
borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah
bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
71- Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin
velîleridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru
kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın
kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm
ve hikmet sâhibidir.
97- Bedeviler inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir.
Allah’ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha ‘yatkın ve
elverişlidir’. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
106- Diğer bir kısmı, Allah’ın emri için
ertelenmişlerdir. O, bunları, ya azablandıracak veyâ tevbelerini kabûl edecektir.
Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
110- Onların kâlbleri parçalanmadıkça, kurdukları binâ
kâlblerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir.
Allah bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Sadakallahülazim
En doğrusunu
sâdece Allah bilir.
Hârûn
Görmüş
Mayıs 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder